Kadıköy Moda’da bir asırdan fazladır varlığını sürdüren Yeni Moda Eczanesi’nin rengarenk ecza şişeleri, irili ufaklı havanları ve eczacılığa dair pek çok gereçle dolu rafları, müşterileri zamanda yolculuğa çıkarıyor.
Eczacılığa dair onlarca yıldır itinayla biriktirilen beherler, şişeler, ilaçlar, reçete koleksiyonları, reçete kayıt defterleri, ilaç yapımı için gereken kimyasal maddelerle Yeni Moda Eczanesi, Türk eczalık tarihine ışık tutuyor.
Eczanenin 3. kuşak sahibi olan Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Demir Sezer, dedesinden kalan 130 yıllık aile yadigarının tarihçesini AA’ya anlattı.
Ailelerinde eczacılığın babadan oğula geçtiğini aktaran Sezer, yıllara meydan okuyan dolapları ve dekoruyla insanı bir film sahnesinin içinde hissettiren eczanenin hikayesinin Kızıltoprak’ta başladığını söyledi.
“Halk arasında el yapımı denilen ilaçlar yapardı”
Eczanenin, ilk olarak Faik İskender Bey tarafından Eczane-i Saadet ismiyle Kızıltoprak’ta kurulduğunu dile getiren Sezer, şöyle konuştu:
“1928’de çıkan Tahdit Kanunu gereği Kızıltoprak’taki iki eczaneden birinin kapanması gerektiğinden, eczane Moda’ya taşındı. 1936’da Faik İskender Bey vefat ettikten sonra satılığa çıkan eczaneyi bir yıl sonra İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinden 1925’te mezun olan dedem Halil Nejat Sezer satın aldı ve adını Yeni Moda Eczanesi olarak değiştirdi. Dedem, 44 yaşında vefat edince, 1950’de babam Melih Ziya Sezer, eczaneyi idare etmeye başladı. Babamı geçen yıl kaybettik. Öldüğü güne kadar babam burada hizmet vermeye devam etti. “
Sezer, babasının 5 yaşından itibaren eczanenin içinde yetiştiğini belirterek, “4 kuşak eczacı bir aileden geliyorum. Dedem, babam ve ben İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyuz. Ben işin eğitim kısmında kaldım. Babam işini çok seviyordu. Halk arasında el yapımı denilen ilaçlar yapardı. Kendisine ait 800 formülasyonu vardı. Moda halkı da kendisini çok severdi.” diye konuştu.
“Dedemle başlayan koleksiyon yaklaşık 100 yılık bir süreci içeriyor”
Eczanenin dekorasyonunun da bugünkü eczanelerden çok farklı olduğunu vurgulayan Sezer, dekorasyonda anova tarzı mobilyaların kullanıldığını, bunların aslına sadık kalınarak seneler içinde onarımlar gördüğünü anlattı.
Sezer, eczane içinde büyük bir koleksiyon olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Koleksiyonun içinde büyük ilaç firmalarının bal mumu damgalı ilk müstahzarları (ilaç) ve dedemin bir ruhsat sertifikası bulunuyor. Eczanenin içindeki raflarda yer alan ilaçlar aslında Türkiye ilaç tarihini yansıtıyor. 10 bin parçanın yer aldığı ciddi bir koleksiyon mevcut. Dedem ve babamdan kalan eczanede, Türkiye ilaç tarihinin sıfırdan başlayıp nereden nereye geldiğini anlatan zengin bir koleksiyondan söz edebiliriz. Elimizdeki reçete koleksiyonu, Osmanlı’dan günümüze kadar gelen 5 bin reçeteden oluşuyor. Bunların içinde 1800’lü yılardan kalan reçeteler de var. Bu koleksiyon dedemle başlıyor ve yaklaşık 100 yılık bir süreci içeriyor. “
“Eczacının yeteneğini konuşturduğu yer laboratuvardır”
İlaç sektörünün artık sanayileştiğini aktaran Sezer, “Eczacılık aslında ticaret değil bir sanattır. Halk arasında el yapımı diye tabir edilen ilaç aslında eczacının sanatını icra ettiği yegane kısımdır. Eczacının yeteneğini konuşturduğu yer laboratuvardır. Eczanemizdeki laboratuvar ve bankonun da yüz yıllık bir geçmişi var.” diye konuştu.
Dedesi ve babasının eczacılığın yanında sanatla da çok ilgili olduğunu vurgulayan Sezer, şu ifadeleri kullandı:
“Dedem eczacılık okurken bir taraftan da konservatuvara gitmiş, bir dönem gazetecilik yapmış. Babamın da 6 şiir kitabı vardı. Eczanesi çok sayıda sanatçının uğrak yeriydi. Hatta Barış Manço bir gün geldiğinde çok beğenmiş ve babamdan tarihi bankoyu istemiş. Babam, 100 senelik bir geçmişi olduğu ve diğer mobilyaları tamamladığı için bu teklifi kabul etmemiş. Özdemir Asaf, Genco Erkal gibi birçok sanatçı da babamı ziyarete gelirdi.”
“Babam, müzenin kolay ulaşılacak bir yerde olmasını istiyordu”
Sezer, kendi çocukluğunun da Yeni Moda Eczanesi’nde geçtiğinin altını çizerek, “Babamdan çok etkilendiğim için eczacılık fakültesine gittim. Oğlum da dedesiyle burada çok vakit geçirdi ama o henüz 12 yaşında ve hangi mesleği seçeceğine karar vermedi.” diye konuştu.
Eczaneyi, başta eczacılık fakültesi öğrencileri olmak üzere ilkokuldan liseye kadar birçok öğrencinin ziyaret ettiğini aktaran Sezer hatta eczaneyi görmek için özel turlar düzenlendiğini söyledi.
Sezer, en büyük hayalinin, Türkiye’deki ilaç sanayinin tarihçesini anlatan 130 yıllık ve 10 bin parçalık koleksiyona sahip eczanenin bir müzeye dönüşmesi oluğunu belirterek, “Buranın müze olması babamın hayaliydi. Aslında biz mevcut binanın müze olmasını istiyorduk ancak kentsel dönüşüme girmesi söz konusu. Bu nedenle birkaç yer belirledik ama henüz netleşmedi. Babam her zaman müzenin, halkın kolay ulaşacağı bir yerde olmasını istiyordu.” diye konuştu.